Sayfalar

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Ölümün Beş Evresi

five stage of deathSizlere daha önce "O Kişi Siz Olabilirdiniz" başlıklı yazımda yani Niyazi Koçak'ın hayatını anlattığım yazıda Niyazi bize "Ölümün Beş Evresi" nden bahsetmişti. Aslında bunu bende sizlerle birlikte aynı zamanda öğrendim ve üzerinde biraz araştırma yaptım.

 "Ölümün Beş Evresi" ilk olarak 1969'da Elisabeth Kubler-Ross'un " Death and Dying" adlı kitabında bahsettiği bir hipotezdir. Buna göre acı ve keder olgusu evrenseldir ve dünyada varlık gösteren her birey tarafından zamanı geldiğinde deneyimlenir. Genelde ölüm anında yada ekstrim üzücü olaylar sonucu ortaya çıkar. Elisabeth Kubler o dönemde tıp fakültelerindeki müfredat eksikliğinden fırsat bularak Chicago Tıp Okulu'nda "Kübler-Ross Model" adında ölüm hakkında bir proje başlatmıştır ve tüm yaptığı araştırma ve seminerlerinin çıktılarını bu kitabında toplamıştır.

Kitapta anlatılana göre yaşadığımız kayıplarda her evrede farklı zaman uzunlukları çalışır ve bu evreler bazen daha yoğun bazende daha hafif kendini gösterebilir. Hatta bu evreler her zaman aynı sırada kendini gösterecek diye bir koşulda yoktur ve ölümü yada yaşanılan üzüntüyü daha huzurlu kabul etmeden önce bu evreler arasında gidip gelinir.

Sevdiğimiz birinin kaybı, bizi ölümle ilgili hislerimizi değerlendirmeye yöneltir.Ve geçirilen bu beş evrede tek bir ortak nokta vardır, o da "Umut".

Yaşamın olduğu yerde "umut" vardır, umudun olduğu her yerde de "yaşam"...


Aşağıda bu beş evreyi sizlere biraz daha detaylı açıklayacağım. Bunları anlamak için her bir aşamadan daha önce geçmiş olmanız gerekmiyor. Bu evreleri kendinize rehber olarakta kullanabilirsinz kaldı ki zaten okuduğunuzda aslında bu evrelerin sadece ölümle ilgili olmadığını aslında hayatta yaşadığımız bir çok üzücü olayın aşamaları olduğunuda göreceksiniz.

İnkar

Ölümcül bir hastalığın varlığını öğrendiğimizde ya da çok sevdiğimiz yakın birinin kaybında ilk verdiğimiz tepki "inkar" dır. İnkar ve reddetmek ilk devreye giren savunma mekanizmasıdır. Kelimeleri görmezden geliriz, bir nevi blokaj uygularız ve gerçeklerden saklanmaya başlarız. İşte bu evre acının ilk dalgasına karşılık geçici bir cevaptır. Çoğu insan bunu bilinçsizce yapar hatta bazı insanlar bu tip durumlarda kitlenebilirler. Bu duygu, geriye kalanların farkındalığı ile aşılabilir.


Öfke

ofkeİnkar ve izolasyon maskelerimizi taktıktan bir süre sonra gerçeklik ve getirdiği acı yeniden gün yüzüne çıkmaya başlar. Hazır değilizdir. İçimizde yer alan yoğun duygular bir anda yön değiştirir, bu seferde kendini öfke olarak ifade etmeye başlar.

Öfke kendini farklı şekillerde gösterebilir.Kişi kendisine, cansız nesnelere, yabancılara, yakın arkadaşlara yada aileye yönelik öfke duyabilir. Hatta direk olarak sevdiğimiz ya da kaybettiğimiz kişiye yönelikte olabilir. Başta etrafımızdakileri ya da direk bizi üzüntüye sürükleyen kişiyi suçlarız. Ama daha sonra kızgınlık size kendinizi suçlu hissettir ve daha çok öfkelenmenize yol açabilir.

Üzüntü yaşayan bir insana yardım etmeye çalışırkende yargısız davranmaya özen gösterilmelidir.

Unutmamak gerekir ki acı ve keder kişisel bir süreçtir. Ne bir zaman limiti vardır ne de tek bir "doğru" yolu...


Pazarlık

Üçüncü aşama tamamen "umut" içerir, kişi erteleme ya da geciktirme sürecine girer. Çaresizlik ve zayıflık duygusu yeniden kontrolü ele alma ihtiyacı doğurur.

* Keşke daha erken tıbbi yardım alsaydık
* Keşke başka bir doktor görüşü daha alsaydık
* Keşke daha iyi bir insan olsaydım
* Keşke öyle yapmasaydım

Kısacası içten içe kaçınılmaz sonu ertelemek için Allah ile pazarlık yapmaya başlarız. Aslında bu bizi acı gerçeklerden koruyan ince bir savunma çizgisidir. Pazarlık ölüm kalım söz konusu olmayan durumlarda nadiren sürdürülebilen bir çözüm sağlar.

Depresyon

depresyonAcı ve keder durumu iki tip depresyon ile ilişkilendirilebilir.

Birinci tip depresyonda üzüntü ve pişmanlık hakimdir. Yitirdiğiniz kişiyle yeterli zamanı geçiremediğiniz endişesi vardır. Bu sürecin atlatılması basit açıklamalar ve iç rahatlatıcı sözlerle hafifletilebilir.Çevre ile iyi ilişkiler içerisinde olmaya ve olumlu konuşmalara ihtiyaç duyulur.

İkinci tip depresyon daha hassas daha duyarlı hatta daha özeldir.  Sevdiğiniz insandan ayrılmak için sessiz bir hazırlık sürecidir. Bu aşama ihtiyaç duyulan şey sadece birine sarılmaktır. Aslında kabul etmenin duygusal boyutu diye de düşünülebilir.

Depresyon sürecinde korku duymak, pişmanlık hissetmek, üzüntü duymak ve kendinizi belirsizliklerin içerisinde bulmak çok doğaldır. Aslında tüm bu duyguları hissetmek kişinin durumunu kabullenmeye başladığının bir göstergesidir.

Kabul

Açıkçası bu evreye erişmek herkese verilen bir hediye değildir. Ölüm yada kaybediş ani ve beklenmedik olabilir yada öfke ve inkardan bir türlü arka planı göremeyebiliriz.

Bu aşamada yaşanılan trajik olaya karşı bir uzlaşma başlar.Bu durumda kaçınılmaza direnmek ve kendimizle barışma fırsatını reddetmek bir cesaret göstergesi değildir.Geriye çekilme ve sakinlik bu evrenin göstergesi olabilir.


Ve son olarak bu konuyla ilgili okuduğum makalelerden çıkardığım özet ya da kendime ders şudur ki ölüm ya da sevdiğimiz insanı kaybetmek ( bu yaşadığımız ikili ilişkiler içinde geçerlidir ), insanın yaşadığı kişisel ve tekil bir deneyimdir. Kişi bununla tek başına mücadele etmelidir. Çevremizdeki kimse yaşanılan hislerin kolay geçmesine yardımcı olamaz yada bizim o durumda neler hissettiğimizi anlayamaz. Etrafımızda birilerinin olması sadece bizi teselli eder.

Acı ve kederi geldiği gibi kabul etmek gerekir. Üzüntüyü yaşamak için kendimize izin vermeliyiz. Hislerimizi reddetmek sadece doğal iyileşme sürecini uzatmaktan başka bir işe yaramaz.

Kaldı ki insanız, üzüntüde mutlulukta kederde tüm bu duygular bizler için...


Sevgiler
Semra PINARLI













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder