
Her şeyin “en“ lerini yaşamalıyız ki en ön sıralarda olalım ya da dibe vurmalıyız ki odak noktası olalım ama üzerimizden ilgi eksik olmasın. Her iki durum halinde de “en” olalım.
Gariptir insanoğlu, yeryüzünde ki anlaşılması en zor ve kompleks yaratık. “Barış! Barış!” diye kendini yırtar ama diğer taraftan da yanında ki arkadaşının gözüne çomak sokar. Anlamak zordur ne yaptığını gerçi hoş kendisinin de pek anladığını düşünmüyorum. Buna ben de dahilim, bakmayın uzaylı gibi konuştuğuma sanki ben farklı bir mahlukmuşum gibi ama yok, bu çelişkilerin içine bende düşüyorum, her insan gibi…
Sevgiler
Hayatınız da birkaç konu da istikrarı yakalayabildiniz mi ne mutlu size. İstikrar iyidir çünkü insanın beynini çok fazla yormasını engeller. Düşünceleriniz dağılmaz, bilirsiniz odaklanacağınız noktayı. Hedefiniz bellidir ve ulaşmak için nokta atışlar yaparsınız ve illa ki sonunda bir yerinden yakalarsınız.
İş hayatında kararlı olmak ve istikrarı sağlamak daha kolaydır zaman zaman çünkü duygusallık yoktur ya peki aşk hayatı? Tıkandınız dimi? Tıkanırsınız tabii yoğunluk sardı mı, beyniniz karıncalanmaya başladı mı, elleriniz titredi mi, kıskançlık denilen illet ya da sahip olma ihtirası vücudunuzda salgılar yaratmaya başladı mı, kolaysa gösterin kararlı ve istikrarlı davranışlar…
Duygusallık almış başını gidiyor ama mantık da koymak lazım içerisine biraz. O zaman işte saçma sapan davranışlar ortaya çıkmaya başlar. Kendiniz bile şaşırırsınız sergilediğiniz davranışlara… Hangisinden ne kadar koyacağınızı bir türlü bilemezsiniz. Tarif almaya başlarsınız ama ölçüde sürekli bir tutarsızlık… Ya içi hamur kalır ya da dışı fazla kabarır.
Gazete de diyor ki dün ya da bir önce ki gün, bu aralar zaman kavramım yok, aşık mı oluyorum acaba yok yok henüz değil ama belki bir gün ama o gün bugün değil. Tamam, saçmalıyorum.
Konuya geri dönüyorum. Gazete de diyor ki; en umutlu insanlar yine türklermiş. Yapılan araştırmalar bunu gösteriyormuş.
İnsanımız o kadar çok şeyle karşılaştı ki yıllar boyunca artık alıştı. Acı hissetmiyor. İnancını yitirmemeye alıştı, kendilerini inandırmaya alıştı. Teselliyi başkasında değil kendinde bulmaya alıştı.
Teselliyi başkasında bulmak, dönüp dolaşıp yine kendini acıtmak mıdır sizce?
Tamam, yeni yılın ilk yazısında saçmalıyorum acaba bütün yıl saçmalayacak mıyım? Oradan oraya atlayıp duruyorum.
Siz kusuruma bakmayın. Yeni yıla güzel şeyler koyun üzerine de biraz gözyaşı ekin. Yoğurtlu soslu döner misali. Sıcak ve soğuk bir arada… Eyvah! Gerçekten saçmalıyorum.
Size bol saçmalıklı günler diliyorum. Yüreğinizi ne olursa olsun hep sıcak tutun. Üşüyen birinin üstünü örtmeniz gerekebilir…
Semra PINARLI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder